Kışın üzerinizde battaniye ve elinizde kahve ile yapılabilecek en güzel şeylerden biri kendi dünyanıza çekilip kitaplarla ruhunuzu beslemektir. Biz de hemen her eserinden kendinize ve hayata dair çok şey bulacağınız bir yazar olan Stefan Zweig’ın 4 kitabını sizler için inceledik.
Stefan Zweig
Viyana’nın köklü ailelerinde gelen Stefan Zweig, sanatla iç içe bir çevrede büyümüştür. İki Dünya Savaş’ına da şahit olan Zweig’ın, çocukluk ve gençlik döneminde biriktirdiği güzel hatıraların ardından bir türlü nedenine anlam veremediği bu savaşlar ruhunda derin yaralar açmıştır. Oradan oraya yaşadığı sürgün hayatı sonunda karısıyla birlikte intihar ederek bu dünyaya veda etmeyi seçmiştir. Kitapları yakılan ve uzun süre yasaklanan yazarın eserleri bugün bizlerin ruhunda derin izler bırakmaya devam etmektedir.
Satranç
Satranç, Zweig’ın eşiyle birlikte intihar etmeden önceki son romanıdır. Kitapta satranç oymaktan başka herhangi bir başarısı olmayan ve oldukça kibirli bir satranç şampiyonuyla, savaş sırasında sahip olduğu bilgiler nedeniyle otel odasında esir edilip orada ele geçirdiği bir kitap sayesinde satrancı öğrenen mütevazi bir avukatın tesadüfi olarak bir gemide satranç oynamaya başlaması işleniyor. Kitapta otel odasına esir edilen avukatın söylediği “Yeryüzünde hiçbir şey insan ruhuna hiçlik kadar baskı yapamaz.” cümlesi Zewig’in intihar etmeden önceki içinde bulunduğu ruh halini özetler niteliktedir. O da kendisini güzel olan her şey ve ahlaki değerler gibi bir odaya kapatılmış ve esir edilmiş hisseder. Satranç; siyah ve beyaz, iyi ve kötü, kibir ve tevazunun mücadelesini sunan oldukça sürükleyici bir kitap.
Korku
Varlıklı, iki çocuğu olan ve burjuva hayatından sıkılmış bir kadının kocasını aldatması temelinde ilerliyor hikaye. Ancak odaklandığı nokta olaylar yerine karakterin duygusu. Okuyucu da bu duyguya neden olan olaya suç ortağı yapılıyor ve karakterin ruh halinin anlaşılması sağlanıyor. Zweig, kitabın ana karakterini intihara kadar götüren utanç, umutsuzluk ve yabancılaşma gibi duyguları derinden hissettiriyor ve korkunun içindeki başka duygu katmanlarıyla da okuyucuyu yüzleştiriyor. Freud’un, Zweig üzerindeki etkisinin kitaplarında sıkça görüldüğü söyleniyor. Zweig, bu sayede o kadar başarılı karakter ve duygu tahlilleri yapıyor ki gerçekliğinden bir an bile şüphe etmeden kendinizi kaptırıveriyorsunuz. Korku başından sonuna kadar temponun hiç düşmediği, bitene kadar elinizden bırakamayacağınız bir kitap.
Dünün Dünyası
Otobiyografik bir roman olan Dünün Dünyası, Zweig’ın bakış açısını kavrayabilmek için en ideal kitaplardan biri denilebilir. Kitap novellalarına oranla uzun fakat en az onlar kadar akıcı. Yaşadığı dönemin insanların ruhu üzerinde nasıl derin etkiler bıraktığını ve savaşların yakıcı ayak izlerini resmeden Zweig, okuyucuya çok geniş bir çerçeve sunuyor. İntihar etmeden önceki psikolojisine ve karakterine dair birçok ipucu da kitapta bulunuyor.
Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu
Bir kitap yazarken Zweig’ı en çok heyecanlandıran şey bittikten sonra ondan bazı kelimeleri çıkartabilmektir. Bu kelime avcılığının sonunda duygunun son derece yoğun olduğu, sayfa sayısı az fakat derinliği oldukça fazla olan eserler ortaya çıkartıyor. Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu’da Zweig’ın bu özelliği taşıyan kitaplarından biri. Aşkı oldukça naif ve masum şekliyle bir kadının penceresinden görüyoruz kitapta. Yaşanılan hayal kırıklıkları, duygusal gel-gitler ve psikolojik tahliller sizi öylesine içine çekiyor ki aşktan başka birçok duyguyu yakalayabiliyorsunuz.